top of page

Kötülüğün Yükselişi-1 (Definecinin Doğa Katliamı)

Önce tarihteki ilk fablları yazan Aisopos'a kulak verelim;

Kötülükler iyilikleri güçsüz bulmuş, yeryüzünden sürmüşler. Onlar da ne yapsın? Göğe ağmış, tanrı Zeus'un önüne çıkmışlar: "Bizim halimiz ne olacak? Bundan sonra insanoğlu için bizim elimizden ne gelir?" diye sormuşlar. Tanrı: "Siz artık insanoğluna hepiniz birden gitmeyin, birer birer gidin." demiş. O gün bugün kötülükler insanların yanı başındadır, saldırıp durur; iyilikler ise gökte oturduklarından uzun uzun zaman geçer de ondan sonra inerler.

Arkeologlara göre, insan ırkının bir aradayken barış içinde yaşayabildiği tek dönem Neolitik çağdır. Belki de bu çağın sonunda Zeus iyiliği yukarı aldı, her yerde kötülüğün serbestçe dolaşmasına sebep oldu. Bu çeşit çeşit kötülük bazen etkisini kaybetti, ama koşullar oluşunca tekrar yükselişe geçti. Büyük önderimizin silah ve kalem arkadaşlarıyla beraber bunu durdurma çabası etkili olmuş, işi tersine çevirmeye başlamıştı. Fakat, ne yazık ki, özellikle bizim jenerasyonumuzun akıl almaz ihanetiyle yükseliş tekrar hız kazandı. İşte bu yazı dizisiyle beraber bu topraklardaki kötülüğün yükselişi, sebep ve sonuçlarına değineceğiz. 

Bu yazı dizisi hiç bir siyasi oluşumu eleştirme amacıyla kaleme alınmadı. Ayrım olmadan, toplumun bütününü kapsayacak bir bakışla yazıyorum. Bu gidişatın doğaya ve bize nasıl zarar verdiğini göstermek amacıyla paylaşıyorum.

Bu diziye başlangıç olarak neden defineciliği seçtiğimi sorarsanız; 2019'da gerçekleşen, belki dünya tarihinde bir örneği olmayan akıl almaz bir define avı, beni buna itti. Haberin bir örneğini burada görebilirsiniz; Gümüşhane'de 12 bin yıllık Dipsiz Göl define kazısı ile kurutuldu.

Ben bir arkeolog değilim, ama yaptıkları işin kalitesizliği ortada. Haydi diyelim ki, doğru düzgün araştırdılar ve gerçekten bir hazine var. Fakat, bulmak istedikleri hazine sadece sikke altın içermeyebilir, beraberinde idol, heykel, takı vs olabilir. Neden vidanjör ve kepçeyle gölü boşalttılar? Kepçe hazineyi paramparça edince alıcılarına ne anlatacaklardı? Bunun gibi bir çok soruyu ve toprakla doldurulmuş bir gölü peşlerinde bırakıp kayboldular.

Devletin define avıyla ilgili yasaları aslında çok nettir. Alınması gereken izinler, kazının usulü, paylaşma kuralları bellidir. Fakat, defineciler genellikle bu yasalara uygun davranmazlar. Bu işi gizlice halletmeye yeltenirler. Ekibin görev dağılımı aşağıdaki gibidir;

  1. Gözcü (Jandarma/polis baskınına karşı)

  2. Arabacı (Ekibi hızla oradan uzaklaştırmak için)

  3. Kazıcılar (İşin büyüklüğüne göre değişir. Kazma kürekli olabilir, yada daha teknik bir ekip kurulur. Dinamitleme yada canavar kullananlar...)

  4.  Cinci hoca (En kritik üyedir, define başındaki cinleri kovalar)

Ülkenin her yerinde bu tip kazılar olur. Arkeologlar, definecilerin hırsı ve cehaletiyle eserlere verdikleri tahribat yüzünden çok şikayetçidir. Keşke, kazılardan sonuç alınsa deriz de, şu ana kadar define işinden zengin olan kimse de yoktur. Kayda geçen Elmalı Sikkeleri yada Karun Hazinesi gibi kaçak kazılar sonrası, işi yapanların eline neredeyse hiçbir şey geçmemiş, üstüne  hayatları zindan olmuştur. Ama bizim insanımız bundan ne yazık ki vazgeçmiyor. (*) Olayın mistik heyecanı ve karanlık tarafı, belli ki bu insanların hayatına renk katıyor. Sağda solda duydukları hurafeler, ne olduğu belirsiz haritalar, ülkeyi terk eden Rum ve Ermenilerin geride bıraktığına inanılan küp küp altınlar... Bir de buna cinler, efsunlar, tılsımlar eklenince kendilerini bir aksiyon filminin ortasında buluyorlar. Fakat, harekete geçtiklerinde ne yazık ki bedelini doğa ve tarihi değerler ödüyor. Kırıp dökmeleri yetmiyormuş gibi bir de tarihten siliyorlar. Dipsiz Göl örneğinde olduğu gibi.

Definecilik, sadece bizdeki bir adet değil. Dünyanın her yerinde kazılar yapılıyor, ve bazen kayda değer şeyler çıkıyor. (**) Avrupa'da bu konu, özellikle 19 yüzyıldan ve 20 yüzyıl ortalarına kadar bir akademik tartışma alanı olmuş. Bu işin öncülü olan çatal çubukla su arama ve maden bulmak için kullanılan sarkaç gibi okült çabaların, nasıl bu işte başarı getirdiğine dair bir çok fikir ortaya atılmış. İşin mistik kısmı (bizdeki gibi) devam ederken, paralelinde maddelerin ışıması, sonrasında manyetizma (ki metal dedektörlerini getirdi) ve radyasyon konusu işin içine girmiş. 1940'lardan itibaren, define ya da maden avı için bu okült yaklaşımlarla bir bilimsel temelin kurulamayacağı anlaşılınca, konu sağlam yasalara bağlanıp insanların vicdan ve ahlakına bırakılmış.

Fakat, ne yazık ki bizde bu talan durmamış. Yapılan işte hiçbir bilimsel metot kullanmadan, irrasyonel ve sürrealist bir yaklaşımla, sonrasında ne olacağını, nelere zarar verileceğini düşünmeden bu işin devam etmesi ve kanıksanması, ancak kötülüğün yükselişinin göstergesidir.

Hüseyin Rahmi Gürpınar, Efsuncu Baba adlı kitabında büyü, simya, tılsımla uğraşan, define aramak ve astrolojiyle evrenin sırlarını çözmek peşinde koşan sofu bir budalayı anlatır. Define peşindeki bu adam ve erkanının başına gelenleri derleyip topladıktan sonra, aşağıdaki son sözü paylaşır;

Her insanı, hatta her toplumu hoşlandığı yemle avlarlar. Mesele, böyle oltalara tutulmayacak kadar insanlığımızı terbiye edebilmektedir... Henüz çoğumuz hayatın özünü anlayamayarak havada saadet, kuyu dibinde cennet arayan, birbirimizden keramet bekleyen, boş şeylere kapılan, vaatlere aldanan saf kimseleriz.

Bu dünya henüz büyük komik Moliere çağından üç adım ileri gitmedi. Daima üstadın ebedi komedyaları tekrarlanıp duruyor. Yalnız sahnenin dekorları değişti. Tarzlar başkalaştı. İnsanın mayası hep o maya... Kötüler daha kurnazlaştı. Birbirine zarar verme ilerledi. Fenalık büyüdü.

Bir sonraki yazıda saatleri başa sardırıp, bu medeniyetin bilimden vazgeçip tasavvufa dönüşünün, üretimden tüketime geçişinin ve umudu simya ve efsuna bağlamanın kökenlerine bakacağız.

Sevgiler

(*) => Verilecek bir çok örnekten özellikle bunu seçiyorum; Fatih'teki camide kaçak kazılar. Şehrin orta yerinde, herkesin gözü önünde...

(**) => National Geographic'de geçen Esrarengiz Define yazısı, çok etkileyici bir kazıyı paylaşıyor. Ama bu hikayede, bizdekilerden farklı olarak bir talan, kaçakçılık yada hesaplaşma yok.


Comments


bottom of page