Merhaba,
Su altındaki yolculuğumuza ileri eğitimle devam ediyoruz.
Rescue Diver
Bir önceki yazıda dalgıcımız AOWD (Advanced Open Water Diver) eğitimi almış derinlere inmeye başlamıştı. Bu noktaya kadar aldığı eğitim ona ömür boyu yetebilir. Güzel bir ekipman ve iyi bir dalış buddy'si (ortağı) ile su altı güzelliklerinin keyfini çıkartabilir. Ama dalgıç devam etmek, bu işi daha detaylı öğrenmek isterse Rescue Diver eğitimi almalıdır. Bu aşamadan sonra kişinin kendisinden çok diğerlerine karşı sorumluluğu öncelik alır. Beraber dalış yaptığı birisi paniklerse su altı ya da üstünde müdahale için ne yapması gerektiğini öğrenir. Bunun için önce ilk yardım kursu verilir. Yüzeye baygın ya da boğulmuş olarak çıkan bir dalgıcı hayata döndürecek müdahaleyi nasıl yapacağı anlatılır. Sonra su altında panikleyen bir dalgıcı öncelikle bulunduğu ortamda nasıl sakinleştireceği, bu olmuyorsa bayılmadan yüzeye çıkışını nasıl sağlayacağı, haydi bu da olmadı; yüzeyde onu stabil tutarken etraftan nasıl yardım isteyeceği gösterilir. Son olarak da, tekneye çıkınca yapılması gerekenler öğretilir. İşin bu kademeye gelmeyeceği umut edilir, ama yine de ne yapılması gerekenler eksiksiz anlatılır.
Bu eğitimler dalgıcı krize karşı hem mental, hem teknik, hem de fiziksel olarak hazırlar. Yapılan pratiklerde ilk defa kendinizi unutup karşınızdakine odaklanırsınız. Bu çok önemli bir sorumluluk olduğu için dalış eğitmenleri sizi iyice zorlar. Mizansen artar, panik halindeymiş gibi davranan eğitmen geçmiş hesapları açar, gözleri fıldır fıldır döner, "Şimdi elime düştün" der. Bir bakmışsınız maskenizi çıkartmış, ya da sarılmış sizi de boğacak. Eğitmenler aslında size böyle davranmaz. Ancak benim gibi geleceğin hesabını yapmayan, eğitmenleriyle dalga geçenlerin sonu olurlar. Haydi, sizin uslu durup eğitmenlerinizi sinirlendirmediğinizi düşünelim; bu eğitimlerin dalış alanında ilerlemek isteyenler için katkısı büyüktür. Eğer ileride eğitmen olmak isterseniz, acemileri nasıl sakinleştireceğinizi bilmeden bunu yapamazsınız. Yeni dalgıçların derin denizdeki panikleri kontrol edilmezse istenmeyen sonuçlar doğurur. Hele hele ustalığa yeni adım atmışların ahmakça cesareti ölümcül olabilir. Acemiler ve yeni dalgıçların problemlerine defalarca maruz kaldım ve bu eğitimler sayesinde üstesinden gelebildim. Yeni usta problemlerini ise defalarca ben başkalarına yaşattım. Bunları başka bir yazıya bırakıp, eğitimde ileri seviyelere geçiyorum.
Dive Master
Dalgıcımız hem kendini, hem de etrafındakileri toparlayabilecek kıvama geldi. Peki bir ekibin dalışına liderlik yapabilir mi? Ya da bu işi denemek isteyenlere keşif dalışı yaptırabilir mi? Evet yaptırır, ama önce siz onu verin bize; biraz daha eziyet edeceğiz. Dive Master eğitimi, o ana kadar alınan teorik eğitimin toplamından daha fazlasını kapsar. Artık su biyolojisi, fizyolojisi, dalış teorisi, hesap kitap, ekipman mekaniği ve bakımı gibi bir çok konu devreye girer. Derslerin sonunda da zorlu sınavlar vardır. PADI, bu konularda uzmanlaşmadan size kimsenin emanet edilmesine izin vermez. İşte bu haftalar süren çalışmayla sınavları verebilirseniz, pratik dalışlar (nihayet) daha eğlencelidir. Artık kavram yerindeyse masanın diğer tarafına geçersiniz. Bir sürü meraklı insan size gelir ve su altında "süzülme" deneyimini ilk defa sizinle yaşar. Ekipmanı nasıl kuracağı, su altında nelere dikkat edeceği ve ilk şoku atlattıktan sonra neler görebileceğini anlatıp onlara unutamayacakları bir anı katarsınız. Ayrıca, bu seviyede bir dalgıç olunca ilk defa gittiğiniz dalış merkezlerinde daha sıcak karşılanır, deneyiminize güvenildiği için daha serbest bırakılırsınız. Tabi karanlık tarafı da vardır bunun. Ayırt edici statünüz kibirle birleşip, olmayacak şeyleri yapmanız ve risk almanıza sebep olabilir. Bunu da park edip, asıl konuya devam ediyorum.
Bundan sonraki eğitim, daha çok ticari amaçlıdır. Dalış okullarında eğitmen olarak çalışmanız için gereken kursları kapsar. Birinci seviye dalgıç eğitmenliğinden, dalış okulu sertifikasyonuna kadar kademe kademe eğitimleri vardır. Oldukça detaylı ve zahmetli eğitimleri neredeyse bir yüksekokul gibi düşünebilirsiniz. Eğitmen adayından çok ciddi seviyede bilgi, teknik ve fiziksel yeterlilik beklenir. Tamamlayıp iş başı yapan eğitmen uluslararası bir yeterliliğe sahip olup istediği ülkede çalışabilecek standartlara sahiptir.
İşte bu noktada bir kariyer rotası çizmekte fayda var. Ben Dive Master olduktan sonra, dalış okulu sahibi arkadaşlarımdan eğitimin devamı için teklifler almıştım. 2000'lerde İngilizce bilen dalış eğitmeni çok azdı ve ülkenin turist potansiyeli gözetilerek, özellikle yaz aylarında ciddi para kazanılabilirdi. Ama ben kendime başka bir yol çizmiştim, fotoğrafçı olmak istiyordum. Sualtı fotoğrafçılığında para kazanma ihtimalim zordu ama bana daha çekici gelmişti, derdim de para değildi. Bu alanı yazı dizisinin başka bir bölümünde daha detaylı ele alacağım. Onun yerine biraz da dalış camiasından bahsetmek istiyorum.
Benim zamanımda İzmir'de bu işin odağı Karaburun olmuştu. Su altı güzelliği kayda değerdi. Kayalık yapısı, berrak suyu, göreceli zengin sualtı yaşamı, her seviyeye uygun parkur bolluğu ve bunların kıyıya yakın olması sayesinde hepimizi cezbetmişti. İskele bölgesindeki pansiyonlar, balık lokantaları ve sakin kordon boyuyla bir dalgıç barınağına dönmüştü. Gün boyu süren dalışlarımızı, akşam iki kadeh rakının yanına güzel bir levrekle toplayıp, geceyi iskele çaycısında bir kahveyle sonlandırıyor, bir sonraki güne enerji toplamak için erken yatıyorduk. Cumadan anlaşıp herkes Karaburun'a akıyor, pazar gece yarılarına kadar eğlence devam ediyordu. Dalış kardeşliği sayesinde büyük bir ekip kurulmuş, aramızda evlenenler bile olmuştu. İş bu noktada kalmadı. Buradan çıkan ekipler başka dalış okulları da açtılar, İzmir'de bir çok yerde hizmet vermeye başladılar. Bir de bunu yurt dışına taşıyanlar oldu. Deli bir arkadaşımız elinde hiçbir plan olmadan aldı bir uçak bileti, Malezya'ya gitti. Söylediğine göre ne yapacağını bilmez halde, günlerce plajlarda yatmış. Sonra bir dalış merkezinde iş bulmuş, çalışmaya başlamış. İşi büyütüp kendisi bir merkez açmaya kadar gelmiş. Bir kaç yıl sonra da Güney Afrika'ya geçmiş ve şu an orada bu işe devam ediyor.
Bir de sonradan bu alanda kariyer yapanlar var. Benim içlerinde hikayesini en çok sevdiğim kişi bir İtalyan; adı Lusia. 2009 yılında Kızıldeniz'de bir dalış turuna katılmıştım. Hurghada'ya uçup, oradan Mısır'ın güneyine dört beş saatlik bir kara yolculuğu yapmış ve teknemize binip gece boyu Kızıldeniz'in ortalarına doğru seyir etmiştik. Sabah kalktığımızda kendimizi açık denizde bulmuş ve hafta boyu Habeşistan açıklarında, bakir bölgelerdeki adaların etrafında muhteşem dalışlar yapmıştık. İşte bu dalış teknesinde rehberlerimiz İtalyanlardı. Sharm El-Sheik ve Hurghada'yı elinde tutan İtalyan dalış okulları bu bölgeyi de kontrol altına almış, turları organize ediyorlardı. Lusia, bizim dalış liderimizdi. Her dalış öncesinde küçük bir kara tahtaya parkuru çizer ama bunu balık, mercan resifi ve dalgıç resimleriyle süsleyip, işi daha ilginç hale getirirdi. Bu dalışların arasında yaptığımız sohbetlerde düzgün ve zengin İngilizcesi dikkatimizi çekmişti. Dalış liderliğinden önce ne iş yaptığını sordum. İtalya'da uluslararası bir ilaç şirketinin kuzey bölge satış direktörüydü. Şaşırıp kaldık tabi ki. Öyle bir kariyeri neden bıraktığını ve buraya nasıl geldiğini merak etmiştik. 2000'lerin başında vermiş bu kararı. Her ne kadar kariyeri iyi gitse de, malı mülkü, bir partneri olsa da kendisini hiç mutlu hissetmiyor, hep depresif bir havada geziyormuş. Psikoloğu ve yakın arkadaşlarının telkiniyle, kendisini neyin mutlu edeceğini aramaya başlamış. Bir çok şeyi denemiş ama hiçbiri işe yaramamış. Sonra, bir arkadaşının tavsiyesiyle İtalya'da ilk dalışlarını yapmış. Regülatörden havayı çekip, derinlerde süzülünce "İşte bu!" demiş ve kararını vermiş. Önce işten ayrılmış, evini satmış, erkek arkadaşından ayrılmış ve nihayet Mısır'a gelmiş. İtalyan dalış mafyasıyla tanışıp, okullardan birine girmiş ve çekirdekten eğitime başlamış. Zamanında parası pulu, ekipleri, iktidarı falan varken, şimdi tüplere hava basıp, okulu temizleyip, ekipman toplayarak, gece gündüz hiç gocunmadan çalışıyormuş. Ustalığa ulaşınca bu dalış okullarından birine bağlı teknelerde çalışmaya başlamış. İşte orada bizim teknenin dalış lideri Bruno ile tanışmış. Kısa sürede ilişkileri derinleşmiş, ve bu İtalyan sevgililer bir teknenin başına geçip bizim katıldığımız açık deniz turlarını düzenlemeye başlamışlar. Şubat ayındaki tekne bakımları dışında, hayatlarının neredeyse tamamını bu teknede geçiriyorlardı. Sadece pazar günleri karaya çıkıyorlardı, sonrası onlar için hep tuzlu suydu. "Sıkılmıyor musun?" diye sormuştum. Bana hayatımın sorusuyla geldi: "Sen sıkılmıyor musun?" Devamını getiremedim, çünkü kesin yenilgi vardı benim için. Lusia'yla seneler sonra Maldivler'de de karşılaştık. Ben balayımızda bile dalış yapma sevdasındaydım, öyle bir rahat, geniş... Neyse, otelin dalış okulunda karşımda bizim cıvıl cıvıl İtalyan'ı görünce çok şaşırmıştım. Bruno'yla Mısır'dan Malezya'ya geçmişler. Orada da bir beş sene kalmış, sonra araları bozulmuş. O da yeni bir hayat düşüncesiyle Maldivler'e gelmiş. Bu kadına inanamıyorum, rüzgara yelkeni açıyor, bir cennetten diğerine geziyor. Bir sonraki hedefi tekneyle Dünya turuna çıkmaktı. Eminim onu da yapmıştır. Yılda 50 hafta çalışıp, 2 haftada bunu Alaçatı'da gömenlere selamı olsun...
Yeterince eğitim hakkında konuştuk. Daha detaylı bilgi almak ya da okullara yönlendirmemi isteyenler bana özelden ulaşabilir, seve seve yardımcı olurum. Bir de benim de yeni öğrendiğime göre PADI bu işin eğitimini 8 yaşına kadar indirmiş. 8-10 yaş arası çocuklar 2 metreye, 10-15 yaş arası ise 12 metreye kadar dalış eğitimi ve lisansı alabiliyorlarmış. Tabi ki, kızım Doğa'yla en kısa sürede bunu deneyeceğiz. Bu anlatılmaz dalınır dalışların fotolarını en kısa sürede paylaşmak umuduyla.
Gelecek yazıda, dalış dünyasında konforunuzu arttıracak pratik bilgilere geçiyoruz.
Sevgiler
Comments