top of page

Dalış Dünyası-1 (Eğitim ve İlk Dalışlar)

Merhaba,



Fotoda beni görüyorsunuz. Aralık 2008'de Fethiye'de çekilmişim. Yaklaşık 30 metreye apiko (açık denizde direk dibe) iniyorum. İndiğimiz yerde küçük bir mağara ağzı var. Buradan girip baca şeklindeki mağaranın içinde yükseleceğiz ve yaklaşık 20 metrede kalacağız. Bacanın kapalı tavanında yer eden istakozlara bakıp tekrar aşağı ineceğiz. Ardından, mağaradan çıkıp duvarı sağımıza alarak yaklaşık 15 metreye yükseleceğiz ve iyi bir palet temposuyla Türk Hamamı denen yere ulaşacağız. Kratere benzeyen oluşumuyla, yaklaşık 10 metre çapındaki doğal havuzun yüzeyine çıkıp güneşin ışık oyunlarını izleyeceğiz. Etrafı kapalı olduğu için dalgaların etkisi yok, ayrıca sarp kayalık karadan ulaşıma da izin vermiyor. Burada huzur dolu bir kaç dakikadan sonra tekrar aşağı inip yaklaşık 5 metreden palet vurarak havuzdan çıkacağız. Yüzeye çıkıp hafif dalgalar arasında teknemize doğru yüzeceğiz.


Bunu bir dalış liderinin sizi heyecanlandıracak güzel bir brifingi olarak düşünebilirsiniz. Bir de fonda olan bitene bakalım. Aralık ayındayız, her ne kadar Fethiye'de olsak da su soğuk. Hele hele direk dibe yaptığımız inişle bir anda buz gibi su katmanına çarpıyoruz. Girdiğimiz mağaranın darlığı ancak dört kişiye izin veriyor. Yukarı çıkıyoruz, karanlık bir yer, bizi ne bekliyor bilmiyoruz. Bu sıkışık ortamda kaza olsa, paniklesek ne yapacağız. Haydi kendimize hakim olup mağaradan çıktık. Duvarın yanında yüzerken akıntı var, su bulanık, görüş düşük. Tüpteki havayı kontrollü tüketmeliyiz, hizamızı korumalıyız, derin dalıştan geliyoruz ve vurgun riskimiz var. Tamam bunları da hallettik; kovuğa gir çık, tekneye yüz, 30 kilo ağırlıkla güverteye çık. Fotoğraf makinesini yıka, sağlama al. Buz gibi olmuşsun çoktan, ama boş ver sen, üstünü başını çıkar temizle, eşyanı kontrol et. Ama bunları bir metrekare içinde yap ki diğerleriyle çarpışma, takışma. Bütün işlerini bitirdikten sonra ıslak bir havluyla kurulanıp, hasta olmamak için bir bardak çay içer, güneşe karşı oturursun ön güvertede. Ayrıca bu seviyeye gelebilmek için gece gündüz onlarca dalış yapıp, aynı eziyeti yaz kış çekmek var.


Peki değer mi bunlara? Evet, değer. Bir defa regülatörden havayı ciğerlerinize çekerseniz, bir daha bırakamazsınız. Belki bir balık görürüm, batığı gezerim, akıntıda süzülürüm diye bunların hepsine katlanırsınız.


Bu yazı dizisinde sizlere kendimce dalış dünyasını anlatmaya çalışacağım. Sen kimsin derseniz, naçizane bir dalgıç ve sualtı fotoğrafçısıyım. PADI'den Dive Master belgesine, 300 civarı dalışa, binlerce fotoğrafa (çoğu işe yaramaz) ve bir ömür yetecek hikayeye sahibim. Yurtiçi genellikle Ege'de, yurt dışında Mısır, Maldivler, Venezuella ve Güney Afrika'da dalışlarım var. Bu işe herhalde binlerce dolar yatırdım ve bir kuruşuna bile üzülmedim. İşte bu tecrübeden (?) oluşan yazı dizimin ilk bölümünü dikkatinize sunuyorum. Önce eğitim ve ilk dalış tecrübesine değineceğiz.


Dalış eğitimi literatürde Recreational Dive Training olarak geçer. Popüler eğitim ekolleri CMAS, PADI ve SSI'dır. Bunların arasında tercih ya da öneri verebilecek teknik bilgi veya tecrübeye sahip değilim. Benim zamanımda İzmir'de PADI popülerdi ve ben de bu ekolün eğitimlerini aldım. Ama Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu CMAS sertifikasyonunu kabul ettiği için gerekli dokümanlarla eşlenik sertifikalarımı da çıkarttırdım. Benim eğitimim bittikten sonra, İzmir'de dalış yaptığım okulların bir kısmı SSI'ya geçmişti. Onlara göre bu sistem PADI'ye göre daha kapsamlı ve iyiydi. Ben bu sırada sualtı fotoğrafçılığına başladığım için konuyla pek ilgilenemedim ve farkı anlama şansım olmadı. Bu yüzden birini diğerinden üstün tutmak gibi bir çabam olmayacaktır. Benim eğitimime dönersek; PADI kapsamında dört kademede gerçekleşti. Sırasıyla Open Water Diver, Advanced Open Water Diver, Rescue Diver ve Dive Master eğitimi aldım. Şimdi bu eğitimlerde sizleri neler bekliyor ona bakalım.


Open Water Diver

Open Water Diver (OWD diyelim) en popüler eğitimdir. Dalışa girişi buradan yaparsanız ve o güne kadar varlığını hissetmediğiniz bir dünyaya (ve yanınıza) dokunursunuz. Başında uzun bir teorik eğitimden geçip sualtı ortamını, koşulları, vücudunuzun ve psikolojinizin buna tepkisini, dalış için gereken fiziksel çabayı, ekipmanları tanırsınız. Kendi eğitimim dışında bir çok teorik dalış eğitimine de katıldım, konuyu anlattım. İnsanların, dalış dünyasını kocaman açılmış gözleriyle dinlerken zapt edemedikleri heyecanlı hallerini görmek çok keyifliydi. Aynı çocukluk zamanları gibi, yeni bir şey öğrenmek ve tecrübe edeceğini bilmek onları çok heyecanlandırıyor, gözleri ışıldıyordu.


Bu teorik eğitimler bitince, sırada sahaya çıkıp ilk denemeleri yapmak vardır. Önce ekipman detaylı olarak incelenir. Sonra, dalgıç adayının bunları toplayıp sırasına göre yerleştirmesi ve takması beklenir. Bütün işlemler tamamlanıp ya havuz, ya da sığ denizde ilk denemeleri yapmak için ekipmanı sırtlar, hevesle taşırsınız. Ağırlık kemeri, hava tüpü, BCD, vücudunuzu sarıp sıkan wet suit ve diğerleri ileride başınıza bela olup; "Ben niye bıkmadan bu 20 kiloyu denize taşıyorum." dedirtecek olsa da, olsun şimdilik şikayete değecek bir şey yoktur.


Denize girip yüzeyde bir OK'leşiriz (bence helalleşiriz) ve aşağıya süzülürüz. Regülatörden ilk nefesi yarım yamalak çeker dibe çökeriz. Dizlerimizin üstünde içtima düzeninde oturur, eğitmenin hiçbir hareketini kaçırmamak için dikkatimiz tamamen onda, ama bu bambaşka ortam yüzünden biraz da kedi yavruları gibi yanımızdaki kader ortağını sıkı sıkı tutarız. Eğitmen belli başlı hareketleri tek tek herkese yaptırır ve doğrusunu yaptırmadan yakanızı bırakmaz. Katıldığım eğitimlerde gördüğüm, en çok zorlanılan hareket maskeyi çıkarıp tekrar takmaktı. Anlatması kolay bu hareketi yaptırmak bazen çileye dönüyordu. Dalgıç adayı paniğe kapılıp burnundan su çekiyor, yuttuğu suyun boğazına takılmasına dayanamayıp yüzeye çıkıyordu. Çözümü, adayın yüzeyde maskesi olmadan başını suya sokup burnundan hava vermesini sağlamaktı. Ama kimisi bunu zor kabul ediyordu. Bu pratik hareketler tamamlandıktan sonra bir de aynı hareketleri daha derin suda, yaklaşık beş metre civarında yapmak gerekiyordu. Bu aslında ilk eğitimini havuzda alanların deniz koşullarına hazırlanması için bir gereksinimdir. Denizde başlayanlar ise ilk defa dalgalar, dip akıntısı gibi şeylerle uğraşmak zorunda kalıyordu. Pratikler tamamlanmadan önce son bir şey yapılır. Eğitmen arkanıza geçip tüpünüzü kapatır ve bir süre hava çekmenize engel olur. Bu duygunun kesinlikle yaşanması ve ona bağlanan korkunun aşılması gerekiyor. Dalgıç adaylarının kabusu olan havasız kalıp boğulma korkusunu aşmak için tadına biraz bakmak çok iyi olacaktır. OWD'nin son aşaması dalgıç adaylarına ilk 18 metre dalışlarını yaptırmaktır. Teori ve pratikte alınanların hepsi aklına doluşmuş, bu işten nasıl sağ çıkacağını düşünen ama etrafına hissettirmemek için güneş gözlüğünü de dalış öncesine kadar çıkarmayan karizmatik dalgıç adayımız sonunda gerçekle yüzleşir; kendini bir anda derinlerde bulur. Genellikle bu ilk inişte dibe çöker, haddinden fazla hava harcar ve dalış eğitmeninden fırça yememek için postürünü düzgün tutmaya çalışırken paldır küldür palet çırpıp bitirir kendisini.


Çıktığında biraz önce su altındaydın desek inanmaz, tuzlu suyla kızarmış gözleri, soğukta şişen dudakları ve her yerden damlayan sularıyla size bakar. Ama ne güzel bakar; sevinç doludur, başarmıştır, az da olsa bir şeyler görmüştür ve devamı gelecektir. Fakat, mevcut eğitimi daha kapsamlı ve zengin dalışlara izin vermez. Eğer tropik bölgede değilse, 18 metreye kadar aldığı bu dalış yeterliliğiyle hiçbir şey görmez, yosunlu zemin ve kayalar arasında gezinmekten başka şansı yoktur.


Advanced Open Water Diver

İşte regülatörden çekilen bu dayanılmaz hava, kaçınılmazı getirir; dalgıcımız hevesle eziyetin devamı için gönüllü olur. İkinci kur diyebileceğimiz AOWD eğitimi burada başlar. Özünde dalgıçtan beş farklı alanda dalış yapıp yeterliliğini arttırması beklenir. Bu dalışların en az ikisi zorunludur, sualtında navigasyon ve derin dalış. Navigasyon basit pusula yeteneklerine odaklanıp kaybolmanın önüne geçme ya da dalış parkurunu doğru bir şekilde takip etmek için gereklidir. Derin dalış ise sizi 30 metreye kadar indirip daha zorlu şartlara maruz bırakır. Soğuk su tabakasına geçip artan basınç ve hafif puslu bir ortamda yüzmeniz gerekir. Bunların yanında birçok alternatiften 3 dalış eğitimini seçip uygularsınız. Artan tecrübenizle kendinizi daha kapsamlı deneyimlere hazırlarsınız. Bu üç dalıştan birisinin gece dalışı olmasını şiddetle öneririm. Hem gece deniz ortamının daha hareketli olması, hem de temel korkulardan ikisini (karanlık ve boğulma) bir araya katıp daha fazla eziyet görmeniz için. Diğer bir önerim de hassas yüzerlik olacaktır. Ekipmanı tanıyıp, önyargılardan uzaklaşınca su altında hareketiniz kolaylaşmış olacaktır. Fakat bulunduğunuz seviyeyi koruyacak şekilde yüzerliğinizi koruyamazsanız dalışın keyfi kaçacak, bir aşağı bir yukarı kendinizle boğuşacaksınız. İşte bu eğitim bulunduğunuz seviyeyi koruyabilmenizi sağlamak içindir. Ayrıca benim gibi fotoğrafçılığa merak salarsanız çok da kullanışlı olacaktır. Aşağıda bu durumun bir örneğini görebilirsiniz. Kum kaldırmadan dibe çok yakın süzülüyor ve bu sırada çektiğim fotoya bakıyorum.

Bir sonraki yazıda daha kapsamlı eğitimlere bakıp, dalış kariyeriyle ilgili konuşacağız. Ayrıca sualtında maksimum konfor için nelere odaklanmak gerektiğini de tartışacağız.


Sevgiler


Commentaires


bottom of page