Bu yazı dizisinde, Progressive Rock türünün önemli üyelerine bakacağız. "Önemli" dediğim zaman, dünyada birçok ekol tarafından üst sıralarda gösterilen gruplar arasından, kendi zevkime göre seçtiklerimden bahsediyorum. Konumuz bir sanat dalı olduğu için bu ayrımı yapmak zorundayım. Ben bir müzik eleştirmeni ya da otoritesi olmadığımdan, "en önemli" şeklinde bir seçki yapamayacağımın farkındayım. Bunu özellikle belirtmemi gerektiren sebep, bu türü sevenlerin favorisi iki önemli grubu kapsama almayışım. King Crimson'ı çok deneysel ve romantik, ELP'yi çok klavye odaklı olduğu için pek tercih etmiyorum. Birçok grubun esinlendiği bu iki önemli grubun karşısında saygıyla eğilip kendi seçkime dönüyorum.
1970-80 arası aktif bir gruptu. Gentle Giant'ın müziği prog-rock kapsamının bile ötesine geçen, ciddi seviyede kompleks bir denemeydi. Grubun üyeleri en az ikişer enstrüman çalardı. Örneğin, ünlü parçaları Funny Ways, grup üyelerinin çaldığı keman, viyolonsel gibi enstrümanlarla başlar, sonra distortion yüklü rock ekipmanına geçilir. Bu geçişlerin diğer bir güzel örneği olan Wreck'i de tavsiye ediyorum. Grubun üyelerinin derdi müzik yapmaktan çok ne kadar iyi olduklarını ispatlamak gibi görünür. Grubun solisti Derek Shulman'ın belirttiği göre, gösterişten çok birbirlerine kendi performanslarını beğendirme çabasıydı. Why Not, bunun iyi bir örneği olabilir. Parçanın resmi albüm kaydında bile, sadece birbirlerine çalıyorlarmış gibi gelir. Bizi, yani asıl müşterilerini pek dikkate almasalar da, şarkıları çok çekicidir. Grup, popülarite kazanamadığı için 1980'de dağıldı. Geriye birçok başarılı parçayla, küçük ama sıkı bir takipçi grubu bıraktı.
Gentle Giant kadar virtüozite istemeyen, ama ondan daha karanlık bir temaya sahip bir gruptu Van Der Graaf. Grubun solisti Peter Hammil'in yazdığı sözlerin ana teması genellikle ölüm ve sonrasıydı. Grup 1967-78 arasında varlığını sürdürdü. 2005 sonrasında tekrar bir araya geldiler ama eski havası yoktu. Bahsettiğim lirik yoğunluk ve bunu destekleyen progressive temaların en önemli örneklerini Pilgrims ve Childlike Faith in Childhood's End şarkılarında görebilirsiniz. Grubun portföyünde bunlara göre çok daha kompleks hatta ancak bir deli bunu yapar diyeceğiniz örnekler de vardır. Bunlardan birisini eşimi tehdit etmek istediğim de kullanırım. Arabada giderken aramızda problem çıkınca dönüp ona: "Bak sana şimdi Meurglys açarım..." derim, her şey yoluna girer. :)
Gentle Giant'ın müzikal zenginliği ve virtüözlüğüne eşdeğerdir. Özellikle gitar ve piyano soloları eşsizdir. Aynı zamanda Van Der Graaf Generator kadar tematik derinliğe ulaşan bir gruptur Yes. Haliyle, bu türün en başarılı üyelerinden birisi diyebilirim. Yolculuğa 1968 yılında başlamış grubun 1981 yılına kadarki dönemde çıkardıkları albümler prog-rock’un en iyileri arasında yer alıyor. Şarkılarında güçlü ve yoğun melodilerle, çok sesli ve teknik müzik bir arada görülüyordu. Roundabout bunun en iyi örneğiydi; grubun en çok bilinen şarkısı oldu. Benim dikkatimi çeken bir diğer önemli parçaları ise Starship Trooper'dı. Parçanın son kısmındaki temayı 90'ların grunge gruplarının ana esin kaynağı olarak görüyorum. Grubun, en prog-rock parçasını ise The Gates of Delirium olarak seçiyorum. Bu parça, bu türü en iyi derleyip sunan eserlerden birisidir. İniş çıkışları, ritm değişiklikleri ve karmaşık partisyonlarıyla ilgiyi hak eder. Bir diğer önemli parçası ise Awaken olabilir. Bu parçada hem çok ciddi bir virtüozite (gitar solosu) hem de hipnotik bir havayla karşılaşırsınız. Grubun 80 sonrası çalışmaları ne yazık ki benzer zenginliği içermez. 2000 sonrası yine bir atılım yaptılar ama 70'lerdeki havayı yakalayamadılar.
Prog rock dinlemeyenler Genesis'i 80'lerde Phil Collins'in vokaliyle ön plana çıkan pop müzik şarkılarıyla bilirler. Fakat bu grubun orjinali progressive'dir. 70'li yıllarda çıkardıkları albümlerde, Phil Collins grubun bateristiyken, vokalisti büyük efsane Peter Gabriel'di. Grup üyelerinin de söylediği gibi her şey Gabriel'in etrafında dönüyordu. Konserlere tuhaf kıyafetlerle çıkar, farklı sesiyle dinleyenleri büyülerdi. The Musical Box parçasının bu kaydında hem onun çekici havasını, hem de Collins'i davulda görebilirsiniz. Bunlar dışında The Knife melodik zenginliği ciddi seviyeye çıkan ve uzun solosunda grubun harika bir performans gösterdiği, özünde isyankar bir parçadır. Son olarak, en başarılı parça bloklarından birisi de Cinema Show & Aisle of Plenty'dir. Uzun klavye solosu ve sonunda yer alan duygusal yoğunluğu yüksek kısım ilginize değer. 80 sonrasına pek girmek istemiyorum, çünkü grubun başarısını sağlayan popüler müziğe kayış ne yazık ki beni çekmiyor.
Bir sonraki yazıda bu gruplara göre daha ılıman iklime sahip olanlar, ve 2000'lerdeki takipçilerine değineceğim.
Sevgiler
Comments