İslamın Altın Çağı olarak adlandırılan dönemde yaşamış bilginlerin eserleri ve çalışmalarının içeriği hakkında (kendimce) paylaşımlarımın sonuna geldik. Açıkçası, şu ana kadar hazırladığım yazı dizileri arasında beni en çok zorlayan ve şaşırtan bu oldu.
Bunun en önemli sebebi, gözümüzün önünde duran ama eğitim hayatımızda bu detay ve zenginlikte paylaşılmayan bir gerçeği, yani bizim insanlarımızın da bir çok bilimsel alanda önemli çalışmalarının olduğunu fark etmekti. Örneğin; İbni Sina'yı sadece tıp alanında bilirken, onun aslında felsefede önemli bir yere sahip olduğunu öğrenmek, Farabi ve İbni Rüşd'ü ona ekleyip rasyonelliğin kalesini kurmak...
Harezm, Heysem ya da Hayyam'ın Calculus'un eşiğine kadar geldiklerini görmek...
Ya da Tusi, Biruni ve Haldun'un evrim konusundaki fikirleri gibi, daha bir çok alanda Avrupa'ya ışık tutan fikir, model ve sistemlerin sahibi olmamız gurur vericiydi.
Ne de olsa, aşağılık kompleksiyle yetiştirilmiş bir toplumuz. Batı medeniyetleri yanında kendisini aşağılık gören, barbar kavimlerden farkı olmadığına inandırılmış, sürekli bu zalim itham yüzüne vurulmuş, ama öbür tarafta bunu haklı çıkarırcasına tüketime odaklanmış, ahlak seviyesi düşük bir topluluğuz, toplum bile değiliz belki de, bölünmüşüz. Böyle bir yapının kökeninde, tarihinde hep kötü şeyler beklerken, böylesine açık görüşlü insanların (hele ki bunlar Avrupa daha karanlık içinde yaşarken orada birer aydınlama mumu gibi parlamış), bu bilgelerin bizim medeniyetimizde yetiştiğini görmek, en azından benim gibi ortalama bir eğitim almış birisi için çok çarpıcıydı.
Bunlara bakarak, kendimce (akademik anlamda sıfır, kültürel anlamda belki de nafile) bir çabayla, bu insanları okuyup onlar hakkında bir şeyler aktarmaya çalıştım. Umarım bir faydası olur, ışığı dağıtmamıza yardım eder.
İlginize için çok teşekkür ederim. Başka bir yazı dizisinde görüşmek üzere.
Sevgiler
תגובות