Merhaba,
Yazı dizimizin son bölümünde dalış dünyasının romantik ilişkilere etkisine değineceğim. Tabii ki bu benim biricik eşim, kadim aşkım Gamze'yle ilgili olacak. Başka bir hikayeyi (ki yok) ulu orta yazma şansım olur muydu sizce? Neyse, 2008 yılına dönüyoruz. Ben dalış lideri sertifikamı almış, sualtı fotoğrafçılığına merak salmış ve bütün hafta sonlarını dalışta geçiriyorum. Aynı yıl içinde Gamze'yle bir arkadaş ortamında tanışmıştım. Bu melek gibi sarışına ilk gördüğüm anda vuruldum ama bir türlü yanaşamadım. Ben cesaret edemiyor, o da çekingen tavırlarıyla uzak duruyordu. Bir türlü arayı bulamadık. Aylar sonra bir arkadaş buluşmasında bir araya geldik. Ben artık buradan bir iş çıkmaz diyerek masadaki diğerleriyle sohbete dalmıştım. Ekipten birisi şakacı bir sitemle; "Utkan, bu kadar anlatıyorsun, bizi bir götürmedin dalışa." dedi. Diğerleri de talep edince, "Tamam, ne zaman isterseniz" dedim. Bu sırada Gamze de konuya katıldı, "Evet, ben de gelmek istiyorum." dedi. Bunu duyunca bende bir anda şafak attı. Sildiğim umut tekrar yeşermiş, içimi heyecan kaplamıştı. "İyi o zaman, uyarsa hepinize iki hafta sonraya planlayalım." dedim. Anlaştık, biraz neler yapacağımızdan bahsettik ve organizasyonu bağladık.
Hafta sonu acil durum koduyla dalış hoca ve liderlerini bir araya topladım Karaburun sahilde. Bir sonraki hafta bir organizasyon olduğunu ve Gamze'nin de geleceğini açıkladım. Camiadan bizim kırıklar biliyordu Gamze'ye olan ilgimi, hevesle konuya dahil oldular. Tabi ısmarladığım biraların da buna ciddi katkısı olmuştu. Dışarıdan görünen haliyle organizasyon gayet basitti; gelecek ekibe sırayla keşif dalışı yaptırılacaktı. Sahilde kısa bir brifingle ekipmanı nasıl giyecekleri, su altında nasıl nefes alacakları ve panik durumunda yapacakları anlatılırdı. Sonra her birinin yanında birer usta dalgıçla yaklaşık 5 metreye inip kum üstünde en fazla 20 dk sürecek bir keşif dalışı yapılıp çıkılırdı. Her gün defalarca, birçok kişiye bunu yaptırıyorlardı. Ama bu sefer durum farklıydı; sarışın geliyordu. Hedefimiz bu dalışların sonunda Gamze'den bir yemek sözü almamdı.
Yüksek şura tüm kadroyla tartışmaya katılım gösterdi. Birisi keşif dalışlarının yapıldığı bölgenin haritasını getirdi. Bunun üstünden geçip, dalışın planını çizdik. (Gören de antik bir batık bulmuşuz sanır) Aramızdaki en usta dalgıçlardan birisi (Kağan) Gamze'yi dalışa alacaktı. Suya girip geziye başladıkları andan itibaren ben de fotoğraf makinemle onlara katılacaktım. Buraya bir parantez açalım; normalde böyle bir şey yapmazdık, çünkü kumluk deniz makineye ciddi zarar verebilirdi. Makinenin açılabilen bölgelerine kaçacak kum ve su buharlaşınca geriye kalacak tuz ciddi korozyon yaratırdı. Ayrıca, keşif dalışı yapanlar bu işi bilmedikleri için asla şöyle pozlar veremezdi. İlk fotodaki arkadaşım mercana oturmuş gibi görünüyor ama aslında suda asılı duruyor.
Fakat, durumun hassasiyetini gözeterek farklı bir şekilde davranmaya karar verdik. O bölgede akıntının en az olduğu yeri seçtik. Kağan, Gamze'yi en kaliteli ekipmanla donattı ve uzun telkinlerle heyecanını yatıştırdı. Sonra suya girdiler ve kıyıdan açılıp kumluk arazide belirlediğimiz parkuru gezmeye başladılar. Ben de fotoğraf makinemi sığ su ışığına göre ayarlayıp onlara katıldım. Sonra kararlaştırdığımız bir yerde Kağan Gamze'yi dibe diz üstü oturttu. Beni yanına bırakıp başka bir arkadaşımızın kısa süre önce oraya bıraktığı deniz kestanelerini almaya gitti. (Normalde kumlukta kestane olmaz, bu dalış için kayalıklardan getirmiştik) Gamze, düşündüğümden daha sakindi. Kağan'ın onu bıraktığı yerde oturmuş etrafına bakıyor, arada bana el sallıyordu. Kağan elinde kestanelerle geri geldi ve sarışının yanına oturdu. Sonra bu kestanelerden birisini kırıp Gamze'nin eline verdi. (Su altında hiçbir canlıya zarar vermeyiz, ama aşkın gözü kör olsun işte) Bunu gören ve koklayan çevredeki balıklar bir anda etrafını sardı. Kağan, Gamze'yi arkasındaki tüpten tutup yere sabitlerken, o da eline dolanan balıkların keyfine varıyordu. İşte o anda bu kareyi çektim.
Sarışın balıkların elindeki kestaneye saldırılarını heyecanla izliyordu. Bir süre daha bu oyun devam etti, ta ki Kağan benden iyi fotoyu çektiğime dair onayı alıncaya kadar. Sonra, onu zeminden kaldırdı ve beraber sığlıkta süzülmeye başladılar. İşte o sırada da bu fotoyu çektim.
Güneş tam tepede olduğu için yüzünde bir parlama var ama olsun sualtına ilk defa inmiş birisi için fena sayılmaz. O günün akşamı bu fotoları Facebook'a yükledim. Tabi viral oldular, her yerden övgü ve yorum yağıyordu. Ve Gamze'den beklediğimiz mesaj geldi; fotoların orijinalini istiyordu. "Tabi" dedim, "Benimle bir yemeğe çıkarsan, fotoların orijinalini veririm." Kabul etti ve yemeği organize ettik. Haber bekleyen dalış camiasına planının başarıyla tamamlandığına dair bir mesaj attım. Koptu gitti tebrik mesajları, alkış kıyamet. :) Kutlamak için ayrı bir akşam bir araya geldik, Gamze'den habersiz. :)
Bu fotolar ve yemekle başlayan ilişkimiz mutlu ve sağlam bir evliliğe dönüştü. Soruya geri dönelim; dalış aleminin duygusal hayata etkisi vardır diyebilir miyiz; bizce evet. :)
Başka bir yazı dizisinde görüşmek üzere.
Sevgiler
Comments