Master & Commander filminde geçen güzel bir Galapagos sahnesi vardır. Fonda Bach'ın 1. çello süitinin prelüdüyle, gemi Galapagos adasına yanaşmaktadır. Geminin doktoru bu adalarda yaşayan ve o ana kadar düzgün bir şekilde sınıflandırılmamış türleri gözlerken, beklenmedik keşifler yapar. Örneğin, bir kertenkele türünün sadece karada hareket ettiği bilinirken, Galapagos'a uyum sağlamış akrabasının denizde yüzebildiğini görür. Aslında anlatılan, Darwin'in Beagle gemisiyle bu bölgeyi keşfine bir göndermedir. (*) Bu sahneyi izlerken, eşim Gamze kızımız Doğa'ya hamileydi. Bach'ın güçlü çello melodisi anne karnında onu da etkiledi ve annesini birkaç defa tekmeledi. Muhtemelen, yoğun ses dalgasına bir tepki veriyordu ama biz bu harika sahneye bir selam olarak aldık. Kaşiflere selam veriyordu.
Türümüzü yani Homo Sapiens'i, öncül ve akrabalarından ayıran en önemli özelliklerinden birisi keşfetme güdüsüydü. 60 bin yıl önce Doğu Afrika'dan başlayan yürüyüşleriyle dünyanın her yerine yayıldılar. Türlü türlü iklim, coğrafya ve canlı türüyle karşılaşıp tanıdılar, anladılar ve uyum sağlayıp birçok medeniyet kurdular. (**)
İşte bu keşif güdüsü, çocuklarımızın en önemli öğrenme aracı. Ve özellikle doğadayken aktive oluyor. Kuzumuz 1 yaşına gelinceye kadar belli bir şeye çok kısa süre odaklanırdı. Ama onu ne zaman deniz kıyısına ya da bir ormana götürsek, beklentimizin çok üstünde bir konsantrasyon gösterir, uzun süre etrafını deneyimlerdi. Yerde bulduğu her şeyi eline alır, koklar, dişler, bütün duyularına hitap etmesini sağlardı. Bunu gözledikçe, onu doğada tutmanın ne kadar iyi bir şey olduğunu anlayıp daha fazlası için planlar yapardık. Doğanın, çocuklar üzerindeki sağaltıcı gücü çok bariz görünüyor bize. Keşif güdüsü çeşit çeşit obje, canlı ve olayla birleşince hem harika bir öğretmen oluyor, hem de uygulama alanı yaratıyor. Bu durum hem onun için, hem de doğa için çok önemlidir.
Konuyla ilgili, Doğadaki Son Çocuk kitabını tavsiye ediyorum. Richard Louv, kitabının önsözünde şöyle bir tanım yapıyor;
Doğadaki çocuk, soyu tükenmekte olan bir türdür. Çocukların sağlığı ve yeryüzünün sağlığı birbirine bağlıdır.
Doğa yoksunluğu çocukta uzun vadede fizik ve ruh sağlığında önemli problemler çıkartabilir. Ayrıca, doğaya girmeyen ve onunla bütünleşmeyen bir çocuk, ona karşı saygısı olmadığı için bizim jenerasyonumuzun hız verdiği katliama devam eder. Bunun önüne geçebilmenin tek yolu, beraber bu harika deneyimi yaşamaktır. Bunun için çok kapsamlı keşif turu ve seyahatlere gerek duyulmuyor. Basit bir orman yürüyüşü ya da "beach club"tan uzak, mümkünse kayalık bir deniz birçok olanak sunabiliyor. Sadece biraz teknik desteğe ihtiyaçları var. Artık, Decathlon gibi mağazalarda çocuklara yönelik birçok spor malzemesi bulunabiliyor. Yeter ki, aktivite ailece yapılsın ve bu deneyim doğal bir ortamda yaşansın (AVM'deki bir yapay park ya da havuz yerine).
Biz birer deniz tutkunu olarak doğayla sahillerde buluşuyoruz. Kızımızın ihtiyaçlarını da burada karşılayıp, 3 mevsim boyu denizle bağlantısını devam ettiriyoruz. Hatta, gelecek bahardan itibaren buna kampları da ekleyip daha kapsamlı bir deneyim, bizim için de bir doğaya dönüş yaşanmasını istiyoruz. (Ya da çocukluğumuzdaki çadırcı tatillerine...)
Bu yazıyla beraber, diziyi sonlandırıyorum. Umarım, az da olsa bir faydası olmuş ve deneyimlerimizi paylaşabilmişizdir.
İlginiz için çok teşekkür ederim. Başka bir yazı dizisinde görüşmek üzere.
Sevgiler
(*) => Tübitak Yayınlarından çıkan, Darwin ve Beagle Serüveni adlı kitapta, Charles Darwin'in evrim teorisine giden keşif ve aydınlanma hikayesini okuyabilirsiniz.
(**) => Paul Salopek, 2013 yılından bu yana bu yürüyüşün benzerini tekrarlıyor. Out Of Eden projesinde detaylarını görebilirsiniz.
Comments