Müzikle Yaşamak - 1 (Giriş)
- Utkan Ekinci
- Jul 7
- 5 min read
Merhaba,
Önce fotomuza bakalım. Geçen sene evimize kurduğumuz minik stüdyomuzu paylaşıyorum. Burada kızımız Doğa'nın davulu ve benim piyanom var. İki ay önce buna eşimin bas gitarı da eklendi.
Müziğe olan ilgimi üç yazı dizisinde ele almıştım. Aşağıda link'lerini paylaşıyorum.
Fen Lisesi döneminde müzikle ilgimden bahsederken davul çalmaya başladığımı anlatmıştım. Buna üniversitenin ilk iki yılında da devam ettim fakat bir yerde pes edip bırakmak zorunda kaldım. Bana yol gösterecek, ilerlememi sağlayacak birilerini bulamadım ve enstrümanım yoktu. Hala var mı bilmiyorum ama hazırlık binasının arkasındaki küçük bir prefabrik içindeki stüdyo tek şansımdı. Çok sapa kalan bu yere gidip gelmek dertti. İyi bir grubum da olmadığı için motivasyonumu kaybetmeye başladım. Ama müziğe ilgim kesilmedi; 2. sınıftan itibaren seçmeli ders olarak yan flüt aldım. CSO müzisyenleri derslerimizi veriyordu. Artık taşınabilen, istediğim yerde çalışabileceğim bir enstrümanım vardı. Uzun seneler boyu çaldım, çalıştım. Bir çok amatör konsere çıktım ama zaman içinde doğru yönlenmediğim için bu da kenarda kaldı. Sorun, repertuarın sadece klasik parçalardan oluşmasıydı. Evet, klasik müziği çok seviyordum ama ben Jethro Tull çalmak, rock müziğin üstüne süslemeler yapmak istiyordum. Bunun kaynaklarına ulaşmak o gün için problemdi. Neyse, bu da kaldı bir kenarda... İş hayatına başlayıp, yavaş yavaş klasik çalış-ye-iç-yat döngüsüne girince boşluğu fark edip asıl hayalime tekrar odaklandım. Bu sefer işi daha ciddi ele alacaktım. Kendime bir dijital piyano alıp kursa yazıldım. Fakat, yine aynı problemle karşılaşmıştım; hocalar sadece klasik müzik eğitimi veriyorlardı. Farklı kaynaklara bir türlü ulaşamıyor, Dream Theater veya Doors gibi devlerin müziğini nasıl öğreneceğimi bilmiyordum. Yine hüsran; sattım piyanoyu ama parasını çarçur etmeyip sualtı fotoğraf makinesine yatırdım.
Aradan seneler geçti, Doğa büyüdü ve artık müziğe başlayabileceği döneme geldik. Bir arkadaşımızın evinde uzun zamandır yeri bile değiştirilmemiş bir "süs" piyanosu vardı. Gayet güzel bir aletti; Yamaha'nın başlangıç seviyesi dijital piyanolarındandı. Bir heves, oğulları çalar diye almışlar ama çocuk bir iki tıngırdayıp bırakmış. "Ben buna el koyuyorum, karşılığında da size bir Airfryer alıyorum." dedim. Tabi, hemen teslim ettiler. Toplayıp eve götürdük, Doğa'ya başlangıç kitapları aldık. Fakat, kız istemedi; "Ben davul çalmak istiyorum" diyordu. Çeşitli teşvik denemeleri, tabelaya artı puan vs, yok bir türlü ikna olmadı. Davulu da gerçekten istiyor mu bilemiyorduk, o yüzden müzikle buluşmasını erteledik. Ama, piyano içeride duruyordu. Ne yapabilirim derken, eşim şans eseri bir yol buldu. Jeremy Siskind diye bir caz hocasının kitaplarına denk geldik. Bu arada cazla uzaktan yakından ilgim, bilgim yok. Yine de olsun, denemeye değer diyerek kitaplarını aldık. Hocamız çok güzel bir sistem kurmuş; hem caz teorisini, hem tarihini anlatıyor, hem de çok güzel örneklerle aşama aşama olayı açıklıyor. Bir de her bir sayfayı çaldığı ve anlattığı videolar çekmiş. Böylece özel ders alır gibi çalışmaya başladım. Armoni kurallarını ve melodik emprovizasyonun temellerini öğreniyordum.
Bu sırada Bursa'ya taşındık ve Doğa'nın ortaokul macerası başladı. Ara sıra bize davul konusunu açıyordu. Ben de bir fikir verir diye müzik hocasına sordum. Şansımıza onun ortak olduğu bir müzik okulu varmış; evimize yürüme mesafesinde. Ortağı davulcuymuş, Bursa'nın eski rockçılarındanmış. Tanıştık, Doğa'yı bir gördü ve “bu kız bu işi yapar” dedi. Eğitimi RSL Awards okulunun programına göre veriyorlarmış. Bu okulun eğitimi 8 seviyeden oluşuyor. Her bir seviyede en az 5 parça çalması gerekiyor ve teknik egzersizleri tamamlıyor. Hazır olduğunda parçaları çaldığı bir video çekip genel merkeze gönderiyorlar. Değerlendirme sonucuna göre seviye atlayabiliyor. Parçalar rock, funk, R&B gibi türlerin gayet iyi örneklerinden oluşuyor. Bir örnek vereyim; şu an Doğa'nın çalıştığı parça harika bir klasik; On Broadway.
RSL'nin sunduğu benim bütün gençliğim boyu arayıp ulaşamadığım bir sistemdi. Parçaların notaları yanında, diğer enstrümanlarla beraber çaldığı videolarına da kolayca ulaşabiliyoruz. Böylece, bir grubun parçasıymış gibi çalabiliyorsunuz; haliyle işin keyfi, motivasyonu ve heyecanı artıyor.
Doğa, davula devam ederken ben de Siskind'in caz eğitimin ilk kısmını tamamladım. Tam ikinci kısma geçerken, davul hocası RSL'nin piyano eğitimine bakmamı teklif etti. Derslerini veren yoktu ama seviyemi aşağı yukarı bildiği için, kitaplarını alıp kendi başıma ilerleyebileceğimi söyledi. Piyano için üç farklı eğitim koymuşlar; klasik ve modern piyano, bir de elektronik müzik. Üçünü de alıp çalışmaya başladım. Şu anda çalıştığım parçayı paylaşayım; Livin' on a Prayer. Evet, zorlanıyorum ama keyfime diyecek yok.
Eşim, yıllar boyu gitar çalmanın hayalini kurmuş ama hep ertelemiş. Nihayet onu da ikna ettik ve iki ay önce bas gitara başladı. Yine aynı müzik okulunda RSL derslerine başladı. Şimdi bütün sohbetleri oraya çıkıyor; büyük gitaristler, önemli parçalar, partisyonlar, teknikler. Bir çok sosyal medya grubuna üye oldu, basçıları izliyor; ilerisi için planlar yapıyor. Bu arada Doğa'yla kursa beraber gidiyorlar. Diğer veliler bekleme salonunda onları büyük bir şaşkınlıkla karşılıyor. Siz kaç defa anne kız kursa gelen bir aile gördünüz? Bizimkiler bu durumdan pek mutlu.
Seviyelere gelince; eşim daha RSL-1'de. Doğa RSL-3'ü bitirmek üzere. Ben de RSL-4'deyim. Olasılıkla 5 sene içinde en üst seviyeye ulaşacağız her birimiz; Gamze'nin ki belki biraz daha uzun sürer. Bu ulaştığımız seviye artık profesyonel müzisyenliğe giriş oluyor. Ayrıca, RSL'nin uluslararası bilinirliği sayesinde Doğa, eğer UK veya diğer "kraliçenin sadık ülkeleri"nden birinde okursa, ekstra puan kazanıyor.
Bundan sonrasıyla ilgili üçümüzün planını ayrı ayrı değerlendirelim.
Doğa: Davulcu kızımız okul bandosun lideri olarak atandı, 23 Nisanda şehir merkezinde kortejde yürüyüp çaldılar. Ayrıca okul grubunun da gelecek seneden itibaren davulcusu olacak. Ama daha onun göremediği kısım, yani popülerlik lisede gelecek. Kendisine bunu anlatıyoruz ama canlı örneğini görmediği için pek bir yere koyamıyor daha. Düşünsenize, ileri seviye davulcu bir kız. Rock, funk, R&B ne isterseniz çalabiliyor. Grupların vazgeçilmezi ve okulun (iyi anlamda) popüler kızlarından biri olacaktır. Bir sürü oğlan (daha askerliğini bile yapmamış) ona aşık olacak. Tabi, bunlar ona uzak geliyor; ama davul çalmayı gerçekten sevdiği için şevkle devam ediyor.
Gamze: Bas gitarın temellerini oturtuktan sonra lead gitara geçmek istiyor. Herhalde birkaç yıl içinde evde birkaç gitarı olacak, ondan ona geçecek. Diğer taraftan vokal dersleri almak istiyor. Yine RSL'nin programlarını takip edecek. Grubumuzun direği basçımız ve kadife sesiyle vokalistimiz olacak. Ayrıca, gelecek sene müzik teorisine başlayacak çünkü basçı için olmazsa olmaz.
Ben: Piyanonun yanında müzik teorisi dersleri de alıyorum. Şu an kontrpuan tekniklerini öğreniyorum; önümde uzun bir yol var. Bunun devamına müzik prodüksiyon eğitimi koyacağım. Stüdyonun teknik yönetimini ele almak, aile kayıtlarımızı hazırlayabilmek için. Diğer taraftan caz eğitimine devam edeceğim. Böylece RSL'nin getirdiği disiplinin üzerine emprovizyona dönebileceğim. Bunlar yetmez ya; flüt için müzik hocasıyla konuştum; RSL'nin üflemeliler grubunun kitaplarını aldım. Bunlar arasında bana en uygun olan Alto Saksofondu. Zamanında, CSO flüt hocam söylerdi; bu iki enstrümanın nota dizilimleri çok benzermiş; bir çok flütçü aynı zamanda saksafon çalarmış. Ben de eski günler anısına tekrar bir flüt alıp, RSL kitaplarını çalışmaya başlayacağım. Enstrümana iyi kötü hakim olduğum için kısa sürede orta seviyelere geleceğimi düşünüyorum. Bu da bize beraber çalarken, piyanonun üzerine flütle solo atacağım bir format umudunu veriyor. Eşim, burada kalmamı, alto saksafona girmemi istiyor. Ara ara, whatsapp'dan heveslendirecek videolar atıyor; sohbetlerin arasında yokluyor. Yukarıda aktardığım yoğun program yüzünden herhalde iki sene sonra düşünebilirim. Önce piyano belli bir yere oturmalı. En azından RSL-6 veya 7 gibi üst seviye bir yere kadar gelebilmiş olmalıyım. Sonrasında why not?
Bunların dışında müzik tarihi ve teorisi üzerine literatür taramasına da başladım. Yıllardır kafamda dönüp duran iki temel soruya cevap bulmaya çalışıyorum; neden bu yedi nota ve neden bu melodik düzen. Diğer bir dille, neden hoşumuza giden sesler bu şekilde diziliyor. Okumalar ve fiilen müzikle uğraşmanın getirdiği konuya yatkınlıkla beraber kafamda bazı fikirler oluşmaya başladı. Ama bunları açıklayıp arkasında duracak seviyeye daha geldiğimi düşünmüyorum. Zaman içinde, bu fikirleri iyice somutlaştırıp bir ilkel müzik tarihi serisi yazmayı planlıyorum.
Stüdyomuzda, şimdilik Doğa'yla ikimiz beraber çalıyoruz. Küçük bir repertuarımız oluştu bile. Gamze de yakında basit armonik eşlikle aramıza katılacak; ve ailemizin çok önemli bir hayali gerçekleşecek, başlayacak. Evimizde kendi Jam Session'ımızı yapacağız.
Saygılar



Comments